Kayıtlar

A. Antman, "...Konstrüktivizm, ......Bauhaus"

  Bauhaus ve Rus Konstrüktivizm için sanatsal dışa vurum yerine zihinsel tasarım süreçlerini ifade eden konstrüksiyondur. Bauhaus işci konseyiyle küçük bir kesime lüks üretmek yerine geniş bir kesime kullanışlı yaşam alanı üretebilme düşüncesi  üzerine kurulmuştur. Rus Konstrüktivizm ne kadar maleviç (biçimsel sadelik) ve picassonun (kolay) sisteminden beslense de özünde biçimi belirleyen işlevdir düşüncesiyle şekillenmiştir. Topluma yeni görünüm katmak konstrüktivistlerin hedefidir. Bireysel sanattan yana olanlar ütopyacı olarak nitelendirilmiştir. Sovyetler Birliğinde yeni açılan okulda sanat tasarımı ve ideolojik eğitim verilmiştir. Rus Konstrüktivizmin en önemli mimarlarından biri olan Vladimir Tatlindir.  Tatlin özelliği heykelde insanı  kütlesellikden uzaklaştırıp insanı gerçek mekanda , gerçek malzemeyle baş başa bırakmasıdır. Sovyet avangard sİmgesi Enternasyonal anıt da Tatlinin örneğidir. Konstrivistler yaratma değil inşa etme, sanatsal değil toplumsal, kişisel değil toplumsa

Osmanlı Mimarisinin Yapısı ve Özellikleri

  ERKEN DÖNEM OSMANLI MİMARİSİ Erken dönem mimarisi 1299 yılında Osmanlı Devleti’nin Osman Gazi tarafından Söğüt’de Osmanlı’nın tarafından kurulması ile 1501 yılında Bayezid Camii’nin (1501-1505) inşaatının başlaması arasındaki dönemi kapsar. Bazı araştırmacılar ise bu dönemin Edirne’de yer alan Üç Şerefeli Cami inşaatının 1437 yılında tamamlanmasıyla bittiğini kabul ederler.] 1437 yılında inşaatı tamamlanan  Üç şerefeli Camii  hem erken dönemin en önemli yapıtlarından kabul edilmektedir; hem de klasik dönemin özelliklerinden olan iç avluya sahip planlar ve ana kubbe öğelerinin ilk kez uygulandığı bir yapıdır. Bu döneme ait yapılar ağırlıklı olarak İznik, Bursa ve Edirne şehirlerinde yer aldı.  Osmanlı mimarisine ait ilk uygulamalar İznik’te inşa edildi. Ancak 1335 ile 1365 yılları arasında başkent olan Bursa’da daha anıtsal uygulamaların gerçekleşmesi nedeniyle bu döneme Bursa üslubu adı da verilir. 1365 ile 1453 yılları arasında devlete başkentlik yapmış olan Edirne’de ise ağırlıklı

"Barok Mimarisi"

Resim
  Barok Nedir? Barok 16. yy’da İtalya’da Katolik Kilisesi’nin de etkisiyle,Rönesans ve Maniyerist dönemlerine tepki olarak doğmuştur. Barok kelimesi kökünü,Portekizce’deki “barocco” ve İspanyolca’daki “barucca” sözlüklerden almıştır.Kelime anlamı “şekli bozulmuş inci” anlamına gelen sözcük tek başına bile Barok’un klasikliğin dışında kalan bir tutum sergileyeceğinin göstergesi olmuştur. Rönesans’taki kuralcı ve mükemmelliyetçi tutumu,tam ve kusursuz olana ulaşma arzusunu bozarak yerine daha dinamik olanı ele alan veya durağan nesnelere dinamiklik katma çabası içine girilen bir döneme geçiş yapılmıştır. Kısa sürede tüm Avrupa’ya yayılan akım; mimari, resim, edebiyat, tiyatro ve heykeltıraş gibi pek çok sanat dalında etkisini oldukça yoğun bir şekilde göstermiştir. Barok Mimarisi ve Özellikleri Gesu Kilisesi Mimaride ilk olarak Roma’da kendisini gösteren akımın ilk örneği olan Gesu Kilisesinin bir kısmı, 1554 yılında Michelangelo tarafından tasarlanmıştır fakat proje kardinal tarafından

N.K. Kaya, "Gotik-Rönesans-Barok Mimarileri"

  Gotik Mimari  Fransa’dan Avrupa’ya yayılan, 12. yüzyıldan 16. yüzyıla kadar süren ve temel özelliği dikey hatlar olan mimari üsluptur. Ortaçağ sanatsal gelişiminin son büyük evresi olan Gotik’in kaynağı, Kuzey Fransa’da Sens, Reims ve Rouen piskoposluklarıdır. Gotik yapılar, Tanrı’ya ulaşmak için yapılmış ve en özgün ürünler dini mimaride verilmiştir. Bu dönemde insan eyleminin odağı dinsel yaşam olduğu için, en ileri mimari tasarım ve teknolojiye sahip olan yapılar kilise tarafından yaptırılmıştır. Avrupa mimarlığında önemli yer tutan ve genellikle yapımları yıllarca süren çok sayıda katedral inşa edilmiştir. Katedraller, Ortaçağ’ın tarihsel koşullarının, toplumsal psikolojisinin ve Tanrı odaklı yaşamının anıtsal ifadeleridir: “Katedral Tanrı’nın eviydi, bu ifade sıradan bir şey değil korku dolu bir gerçeklik olarak anlaşılıyordu. Ortaçağ insanı yaşamının her yönünü etkileyen doğaüstüyle birlikte yaşıyordu” . Gotik’in en önemli katedrallerinden biri, Paris’teki Notre Dame Katedrali’

Roth, L.M. "Orantı & Ölçek"

  Oran - Orantı Eskiler insan biçiminin tanrıların biçimine dayandığına inandıkları için evrensel ve tanrısal geometrik ve orantılı ilişkilerin insan bedeninin orantılarında da gözlemlenebileceğine de inanıyorlardı. Yunan tapınakları normalde dar cephelerde 6 , uzun yarı kenarlarda 13 sütun ya da daha az olarak 17/8 sütuna sahipti. Yunan mimarlığı ve tasarımıyla ve bir bütün olarak klasik mimarlıkta en çok ilişkilendirilen orantı sistemi "Altın Kesit" ya da "Altın Oran" denilen sistemlerdir. Aynı altının madenlerin en bozulmazı ve en kusursuzu olması gibi orantısal ilişkinin de kusursuz olduğuna inanılıyordu. Genel olarak iki eşit olmayan parçanın ilişkisi olarak betimlenebilen bu orantılarda küçük parçanın büyük parçaya oranı büyük parçanın bütüne oranına eşit olmalıdır. Yunanlılar bu teorem üzerinde geometrik olarak şu iki yoldan biriyle sahada ipler ve çivilerle ya da parşomen üzerinde çizim aletleriyle çalıştılar. Bir altın kesik dikdörtgeni verili bir kareden t

Eryarar, Zeki. "Endüstri Ürünleri Tasarımında Gestalt Teorisi Uygulaması"

  Endüstri Ürünleri Tasarımı, pek çok disiplinden beslenen bir alandır. Psikoloji bilimi de bu disiplinlerin başında gelmektedir. Psikolojideki algı teorileri içerisinde, Endüstri Ürünleri Tasarımı meslek disiplinini en yakında ilgilendiren teori, Gestalt teorisidir. Gestalt teorisini kavramak, bir endüstriyel tasarımcıya hedef kitlesinin algı boyutuna göre tasarım yapabilmesi açısından çok önemli avantajlar sağlamaktadır.  Bir tasarım, pek çok öğenin bir araya gelmesi ile oluşur. Tasarımcı, temel tasarım öğeleri ve prensipleri olarak adlandırılan enstrümanları kullanarak bu öğeleri biçimlendirir, konumlandırır ve sonucunda tasarımını oluşturur.  Endüstri ürünleri tasarımında Gestalt teorisini incelediğimizde endüstriyel tasarımcıların insan ve insan gruplarının yaşam çevreleri ve kullandıkları nesneler ile olan fizyolojik ve psikolojik ilişkilerini incelediklerini görürüz. İncelemeleri sonucunda oluşturdukları konseptleri, kullanıcı ihtiyaçları ve üretim teknolojileri doğrultusunda ge

Le Corbusier - "Journey to the East" ("Şarka Seyahat")

  İslam dünyasında ilim aramak için yapılan seyahatler esas olarak hadis toplayıcıları tarafından başlatılmıştır. Onlara göre hadis hakkında bilgi edinmek ve diğer ilimleri öğrenmek amacıyla yapılan seyahatleri anlatmak için talab-ı hadis (hadis arama) veya talab-ül-ilm (ilim arama) terimleri kullanılmıştır.   Alimler uzun mesafelerin zorluğunu göze almışlar; Peygamber Efendimizin hadislerini okumuşlar ve salih amel kazanmak istedikleri için uzun yolculuklara çıkmışlardır. İslam tarihi ve tabakat kitaplarında kendilerini tarif etmek için “hadis topladılar” veya “hadis ilmini öğrenmek için çeşitli yerlere gittiler” tabirlerini kullanmışlardır. Bu gelenek, dönemin şartları ve dağınık bilgi birikimi nedeniyle hem dini hem de rasyonel bilimler için geçerli bir temel haline gelmiştir. Bu nedenle ilim meraklıları (arayanlar), bilgi taşıyıcıları (alimler) ile buluşmak ve bu bilgileri onlardan doğrudan öğrenmek için uzak diyarlara gitmek zorunda kalmışlardır.   İbn Haldun, “bilgi öğrenmek için