Bir Tasarım Modeli Olarak Mimarlık Nedir ?
Bir tasarım modeli olarak mimarlık nedir? Bu soruyu kısaca
şöyle yanıtlayabiliriz: Mimari yapı, belli bir biçim verilmiş mekandır.
Mimarlığın Antikite’den
günümüze kadar geçerliğini koruyan temel birtakım kategorilere dayandığını
söyleyebiliriz. Örneğin, De Arcitectura (Mimarlık üstüne) adlı yapıtıyla bu
kategorileri ilk kez belirleyen Vitrivius’a göre, bir mimari yapıyı belirleyen
temel kategoriler şunlardır:
1. ✔
Firmatias (kalıcılık, sağlamlık)
2. ✔
Ultilitas (kullanışlılık, rahatlık)
3.
✔Venustas (güzellik)
Leon Battista Alberti ise De Re Aedificatoria (Mimarlık
Üstüne) adlı yapıtında aynı kategorileri farklı bir sırayla tekrarlar:
1.
✔Comodita (kullanışlılık)
2.
✔Perputuita ( kalıcılık, sağlamlık)
3. ✔Bellezza (güzellik)
Bu kategorilere
göre, mimari yapı öncelikle sağlam, doğal etkenlere karşı dirençli olmalı ve
yere sağlam oturacak şekilde tasarlanmalıdır. Ayrıca işlevsel ve amacına uygun
olmalıdır.
İşlevsellik sorununa
epistemolojik açıdan bakacak olursa, ereksellik ile işlevselliğin farklı
değerler olduğunu görürüz. İşlevsellik burada tasarımsal bir anlama sahiptir. Mimarinin
evrensel dilidir. Ereksellik isse bu evrensel dilin bir ögesidir. Ereksellik,
madde ve biçim arasında yer alan bir üçüncü öğedir. Bu üç öğeden hiçbiri
diğerlerinden daha öncelikli değildir; her üç öge de eşdeğerdir. Mimar yaratıcı
hayal gücünü kullanarak, bu üç öğeden oluşan mimari dilde özgün bir mekan meydana
getirir. Her mimari yapı madde, biçim ve erekselliğe dayalı özgün bir dili,
başka bir deyişle, semantik bir yapıyı ifade eder. Mimaride karşılaştığımız
klasik, barok, modern ve postmodern gibi oluşumlar aslında mimari dilin değişik
semantik modelleridir.
Şimdi söylediklerimiz
modern ve post modern mimaride birkaç tespitle gösterelim. Aydınlanma ’ya rasyonel,
akılcı temellere dayanan modern mimari, başta bezeme olmak üzere bütün
geleneksel ögeleri atarak işe başlar ve mimari dili saflaştırarak ‘’salt mimari’’
ye minimalist ve pürist bir dile ulaşmak ister. Bu dil mimarinin temel ögeleri
olan madde, biçim ve ereksellik değerlerinin özgün bir uyumudur. Aslına bakılırsa,
mimari Antikite’den beri bir semantik model olarak anlaşılmıştır. Modern mimari
ise bu tarihsel ve geleneksel mimari değerlerden gitgide uzaklaşarak ‘’yoksullaşır’’;
nihayetinde bir ‘’teknik sistemler göstergesi’’ haline gelir. Yalınlığı amaçlayan
mimari yapı dikaçı ve küpün dikdatörlüğüne teslim olur.
Mimari yapıların işlevselliği, onların
yaşamsal bir gerçekliğe sahip olduğunu gösterir. Mimari yapılar yaşamın içinde
yer alırlar ve yaşamları pay alırlar. Başka türlü söylersek, insanla beraber
yaşarlar. İnsan yaşamına katıldıklarından, o yaşamda egemen olan nedenselliğe
ve zorunluluğa tabi olurlar.
Mimari yapı
kategorilerinden bir diğeri de güzelliktir.
Bu kategori, mimari yapının sağlam ve işlevsel olduğu kadar güzel de olması
gerektiğini ifade eder. Peki, bir mimari yapının ‘’güzel’’ olması ne demektir? Bir
yapı, örneğin, konut, cami ya da okul olarak değil de salt mimari yapı olarak
nedir? Bu saydığımız yapılar biçim verilmiş birer mekan göstergesidirler. Başka
türlü söylersek, onlarda bir mekan-biçim
ilgisi söz konusudur. Ancak, bu ilgi çok kapsamlıdır ve bu kapsam içine
kulübeden saraya kadar tüm mimari yapılar girer. Ancak bir yapı özgün bir
mekan-biçim ilgisini ortaya koyabilir. O zaman sıradan bir yapı olmaktan çıkar,
kendine özgü bir mimari yapı olur. Böyle bir yapı sanatsal bir mimari tasarımı
gösterir ve adına sanat yapıtı denir.
Bir mimari yapı sanat yapıtı olduğunda varlık kategorileri
de değişmiş olur: o artık bir estetik varlıktır ve gerçek bir varlık ile
gerçekdışı bir varlığın bütünlüğünü gösterir. Böyle bir bütünlük özgün bir
mekan-biçim ilgisine dayanıyorsa, meydana gelen yapıt bir mimari sanat yapıtı olur. Bu bakımdan bir mimari sanat yapıtı ile
herhangi bir sanat yapıtı örneğin, bir resim yada heykel arasında hiç bir fark
yoktur.
Yorumlar
Yorum Gönder